24 Mart 2020 Salı
HELLOOOOO!
Blog yazmaya ara vereli yıllar olmuş. Üst üste iki doğum, bazı radikal kararlar, değişiklikler derken; aman Allah'ım o da ne???? Corona Virüüüüüs!!! Birkaç ay önce Çin'de ilk çıktığında, yok canım buralara kadar gelmez diye düşünmüştüm. Ama mart başından beri ülkecek coronayla uğraşıyoruz. Umarım bunu da atlatırız Sebastian. Gencim yani daha ölmek istemiyorum. Henüz göremediğim Kuzey ışıkları, yüzmediğim denizler, okyanuslar mevcutken, yoooo dostum olamaz.
Neyse blog yazmaktan bahsediyordum. Çok seviyorum yazmayı, anlatmayı. Ama 2 küçük bebeyle kafayı topla yaz çok zordu dostum. Bir de benim gibi tembel bir kişiliksen, 2 çocuk doğurmak senin neyine derler adama. Ama çok şükür ki doğanın kanunu: DOĞAN BÜYÜYOR. Muhteşem çocuklarımı büyütürken öğretmenlik mesleğime alan değiştirerek 'Özel Eğitim Öğretmeni' olarak devam etme kararı aldım. Kimine göre çok zor bir meslek ama ben özel çocuklarla ilgilenmeyi çok seviyorum. Çünkü her zaman masum olduklarını biliyorum. Elbette onların da zaman zaman uyanıklıkları, hinlikleri olmuyor değil, ama bana yine de çok masum geliyorlar. Bu süreçte beni tek zorlayan şey öğrenme hızları. Aylarca aynı kazanımı çalışmak ve çok yavaş ilerlemek insanın modunu düşürebiliyor.
Efendim, alan değiştirdikten sonra kafamızda bir ampul yandı: 'MEMLEKETE TAYİN' Tabi burdaki memleket benim değil. Benimkiler İzmir'de oturuyor. İzmir'i çok seviyorum, bayılıyorum. Ama orada misafir olmak çok daha iyi benim için. Büyükşehirin sorunları da büyük. Trafiği, karmaşası, koşturmacası falan filan hiç benlik değil. Ben küçük şehir insanıyım. Aslında Söke'yi çok seviyorum. Hem kalabalık değil, hem gelişmiş sayılabilir. Olanakları genişti. Ama benim minnoş çocuklarım Söke'de 15 günde bir sırayla hasta oluyorlardı. Onları orada tek başımıza bakmak çok sıkıntıydı. O yüzden Ege'nin incisi SİMAV'a taşınmaya karar verdik. Simav merkezde oturmak hiç bizlik bir şey değildi. Madem çocuklar için geldik; onların mutlu ve rahat olacağı Yeşilköyümüzde kalmaya karar verdik. Böylece minnoşlar hasta olursa yataklarından çıkmadan bakılabileceklerdi. Tüm yazımızı evimizi yapmaya harcadık. Gerçekten harcadık. Sadece Kurban Bayramı'nda ustalarımız mola verdiler ve biz de bir deniz yüzü görebildik. Ama çok şükür ki evimiz istediğimiz gibi oldu.
Buradaki düzenimizi kurduk sayılır. Çocuklar zaten hep alışık. Uraz her gece yatmadan 'anne n'olur buradan başka yere taşınmayalım.' diye dileklerini sunuyor. Anası kılıklı minnoş Zeynom arada eski evimiz diye mızıldanıyor. Ama artık buraya alışacağız. Hayır alışmak istiyorum. Tüm benliğimle buranın fanı olmak istiyorum. Ama burada sosyal etkinlik yok gardaşım. Varsa da hep erkeklere yönelik. Simav hatunları sadece evde çocuk bakmak, yemek yapmak, evi çekip çevirmek ve sadece hanım-hanıma ev etkinliği yapmak zorunda gibi. Bir off-road grubu var. Çok merak ediyorum ne oluyor, ne yapıyorlar diye ama instagram fotoğrafları sadece eril üyelerden oluşuyor.
Neyseki dişe dokunur bir bisiklet festivali olacak haziranda virüsten kırılmazsak. Ona yazıldım. Neler olacak heyecanla bekliyorum. Burasının doğası müthiş yeşil. Her yer orman. Ama kıymeti bilinmiyor dostlarım. Neyse yaz geliyor. Ben kıymetini bilirim.
Uzun zaman sonra yazdığım blog yazım şimdilik bu kadar canlarım. Sonuna kadar okuduysanız minnak bir geri-dönüt isterim. Bu virüslü günlerdeki mottomuz: EVDE KAL!!!
HERKESE İYİ GÜNLER....
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Yazılarının devamını diliyorum."Egenin incisi Simav" kafamı karistirsa da sonuna kadar zevkle okudum.Yuregine,kalemine saglık... Devamını sabırsızlıkla bekliyorum...sevgiyle kal...
YanıtlaSilinci olmaya layık keşfedilmemiş güzellikleri de var. Teşekkür ederim zaman ayırdığınız için.
Sil